1915 OLAYLARI VE "SÖZDE ERMENİ SOYKIRIMI"

Ermeniler 24 Nisanı bütün dünyada “soykırım günü” ilan ederek adeta sanal bir bellek ve suni bir tarih yaratmışlardır. Sadece Ermeniler değil, başta Amerika ve Avrupa ülkeleri olmak üzere birçok ülke parlamentosunun “soykırımı anma günü” olarak kabul ettikleri 24 Nisan 1915 tarihinde gerçekte ne olmuştu?

I. Dünya Savaşı’nın başlaması ve Osmanlı Devletinin itilaf devletlerine karşı Almanya’nın yanında savaşa girmesi, Ermeni komitecileri 


TÜRKİYE'NİN RESMİ TEZLERİ NE DİYOR ?

Türkiye’deki ‘resmi tezler’, Osmanlı İmparatorluğu’nun Ermenileri yok etmeye yönelik devlet politikasına dönüşebilecek bir ‘ırksal nefret’inin bulunmadığını belirtiyor. Zira AB eski bakanı ve Büyükelçi Volkan Bozkır, 1915 olaylarının 100’üncü yılı dolayısıyla euronews’a verdiği röportajında şöyle konuşmuştu; “Büyük acılar yaşanmıştır. Sadece Ermeni kardeşlerimizle ilgili değildir. Bu atmosfer içinde Türkler de acı çekmiştir, Kürtler de. [...] Dışişleri Bakanlığı arşivlerimiz olsun bunların ne kadar hassasiyetle incelendiğini ve sonuçlarını yakinen bilen birisiyim. Dolayısıyla biz herhangi bir soykırım talimatına veya bir soykırım niyetine hiçbir yerde rastlamış değiliz. Onun için buna [soykırım ifadesine] karşı çıkıyoruz.”

Diğer yandan Türkiye, Ermeni diasporasının belirttiği gibi “1 buçuk milyon kişinin öldüğü” ifadesini reddediyor ve kayıp sayısının “çok daha az olduğunu” savunuyor. Türkiye ayrıca, “Ermenilerin sürülmesi ve yok edilmesi adına yapılmış sistematik bir kampanya yürütüldüğü” veya “Osmanlı yönetiminden bu yönde bir emir geldiği” gibi tezleri de reddediyor. Dolayısıyla Ankara, 1915 ve 1916 yıllarındaki olayları ‘soykırım’ olarak değil, ‘tehcir’ olarak tanımlıyor.

Türkiye’nin resmi tezlerine göre, ‘soykırım’ terimi ‘siyasi bir araç’ olarak kullanılıyor ve yabancı ülkeler “tarihi gerçekleri esas almak yerine güçlü Ermeni lobilerinin baskısı altında karar veriyor.”

ERMENİ DİASPORASI NEDEN "SOYKIRIM" KAVRAMININ KULLANILMASINDA ISRAR EDİYOR?

Prof. Dr. Baskın Oran, 1915-1916 yıllarında yaşanan olayların ‘soykırım’ olarak adlandırılmasının konunun merkezini oluşturmaması görüşünde: “Soykırımdı değildi önemli değil. 1915 ve 1916’daki Ermeni kayıpları bizzat Kasım 1918 tarihli Osmanlı hükümeti raporuna ve 1928 tarihli Türkiye Cumhuriyeti Genelkurmay yayınına göre 800.000. Tehcir edilenler Talat Paşa’nın defterine göre 924.158 kişi, üstelik Trakya’dan sürülenler bu sayının dışında. Adı çok mu önemli?”

Baskın Oran, Ermeni diasporasının ‘soykırım’ terimini çok kullanmasının “Türkiye’nin resmî inkarının sürmesi dolayısıyla diasporanın içini soğutamamasından dolayı” olduğunu düşünüyor: “İttihatçıların Şubat 1914 Yeniköy Antlaşması'nın paniğiyle Ermenilere yaptıkları ve şimdiye kadar bunların inkar edilmesi nedeniyle özür dilense, varislere sembolik de olsa tazminat ödeneceği ilan edilse, her şey bambaşka olurdu. Tazminat hiç önemli değil çünkü Türkiye inkarın sürdürülmesi için her yıl Washington DC'deki lobilere milyonlar ödüyor. Üstelik, 1915 için Türkiye Cumhuriyeti’nin hukuki veya cezai sorumluluğu yok.”

Oran’a göre diasporanın bu terime bu kadar sarılmasının bir diğer sebebi, ‘Hıristiyan ülkelerde Hıristiyan bir azınlık olarak doğal asimilasyona uğrama korkusu’: “[Diaspora] böylesine haklı bir davaya sarılarak bunu önlemeye çalışıyor.”

Prof. Dr. Baskın Oran, ‘jenosit’ kavramını kullanmak istemediğini ise şöyle belirtiyor: “Bu öyle bir terim ki, Türkler duyunca kulaklarını kapatıyorlar, Ermeniler duymayınca kulaklarını kapatıyorlar. Bu terimi kullanınca, benim kendi halkıma o tarihte yapılan rezaletleri anlatmam çok zorlaşıyor; kulaklarını kapatıyorlar çünkü resmi ideoloji onları bir asırdır öyle şartlandıragelmiş.”

Oran şöyle devam ediyor: “1915'te yapılanlar Hitler'inki gibi en baştan, parti daha iktidara gelmeden alınmış bir karar sonucu değil. Adım adım yükselen ve 1914 Yeniköy Antlaşmasının paniğiyle rezalete ulaşan bir sürecin sonucu. Yahudi soykırımıyla benzerlikler var, ama farklar da büyük. Aynı adı kullanmak bilimsel olarak doğru değil.”




Yorumlar

Yorum Gönder